Yeniçeriler
OSMANLI YENİÇERİ MEZAR TAŞLARI
Osmanlı Devlet ordusunda Kapıkulu askerleri adı verilen Yeniçeriler I. Murat zamanında Çandarlı Kara Halil’in gayretleri ile kurulmuş ve Osmanlının imparatorluk halini almasında büyük yararlıklar göstermiştir. Kavanin-i Yeniçeriyân kanununa tabi ve 8-16 yaşlarındaki Hristiyan çocuklarından oluşan devşirme sisteminin uygulandığı yeniçerilerin tabi olduğu katı kurallar 250 yıl titizlikle uygulanmış ve sayıları 10.000-12.000 i geçmemiştir. III. Murat zamanında bu kurallar ne yazık ki suiistimal edilip serseriler ve başıbozuklar ocağa kaydedilmiş, daha sonra harpten kaçan, sürekli isyan eden, İstanbul’u defalarca yakan ve devlete kan kusturan bir ihanet şebekesine dönüşmüştür. 15 Haziran 1826 da tarihimizde Vaka-ı Hayriye adıyla bilinen günde padişah II. Mahmut’un fermanı padişaha bağlı askerler ve İstanbul esnafının da yardımı ile ortadan kaldırılmışlardır.
Yeniçeriler; cemaatliler, bölüklüler ve sekbanlar diye üç sınıftır. 196 ortanın, 101’i cemaat, 61’i bölük, 34’ü de Sekban’dı. Cemaat ortalarından 60, 61, 62 ve 63. İstanbul’da otururlar, padişahın merasim günlerinde onu korurlardı. Bunların adı solaklardı. Diğerleri sınır kalelerini korurlardı. Bölük ortalarından 31’i İstanbul’da Sancak-ı şerifin muhafazasıyla, diğer 30 orta, otuz ildeki iç kaleleri koruma görevlerindeydi.. Sekbanlar ise, padişahın av maiyeti idi. Padişahlarının eğitimi geliştirmek için düzenledikleri muhteşem ve büyük sürek avları sekbanlar tarafından hazırlanırlardı. İstanbul civarındaki mirî çiftliklerin korunması onlara bırakılmıştı. İstanbul’daki cemaat ve bölük ortaları aynı zamanda bu şehrin inzibat ve asayişiyle vazifeliydiler. Her semtte bir orta ve kolluk denilen bir yeniçeri karakolhânesi vardı.
Her yeniçeri ortasının nişan denen bir bayrağı ve alâmeti vardı. Nişanlar, bayrak üzerine işlenirlerdi. Yeniçeri ocağının bayrağına Sünni mezhebe mensup olduğunun işareti olarak İmâm-ı azam bayrağı denilirdi. Bu; beyaz ipekten, üstüne altın sırma ile bir tarafına; “İnnâ Fetahnâ leke fethan mubînâ”, diğer tarafına da; “Ve yensurekellahü nasran azîzâ” ayet-i kerimesi işlendiği bir sancaktı. Ordugâhta yeniçeri ağasının çadırı önüne dikilirdi. Törenlerde yeniçeri ağasının atının önünde giderdi. Bayrağı taşıyan yeniçeriye başbayrakdâr denilirdi. Her ortanın çorbacı adlı bir komutanı, odabaşı adlı yardımcısı, vekilharç ünvanlı bir idari memuru ve bayraktarı vardı. En kıdemlisi başeski, aşçıbaşısı usta, aşçı yardımcısına baş karakullukçu denilirdi. Yeniçeriler başlarına börk adlı beyaz keçeden bir serpuş giyerlerdi. 45 cm. olan bu külahın üstünden omuzlara kadar yatırma adlı bir çuha parçası düşerdi ve yeniçerinin ensesini tamamen örterdi. Börkün ön kısmında gümüşten veya pirinçten yapılmış olan tüylük yahut kaşıklık denilen bir kısım vardı. Börkün başa geçen ağız kısmı daltac adı verilen nakışlı bir şeritle çevrilmişti. Daltacı, 4-5 parmak eninde olup da arkasına yatırması yoksa bu başlığa üsküf denirdi. Yeniçeri mezar taşları Edirne’de çoktur. Börk, Üsküf, Çatal kalafat, Dardağan, Kuka ve Serdengeçti şu anda bildiğimiz Yeniçeri başlıklarıdır.
Kuşadası Osmanlı döneminde İne adıyla anılan, Cezayir beylerbeyliğine bağlı, Adalar Denizine kıyısı olan bir uğrak yeri, şimdi Güvercinada dediğimiz kalası ile önemli bir deniz üssüdür. Evliya Çelebiye göre kalede 10 adet top ve 50 ye yakın kalebend (kale muhafızı) bulunmaktadır. Bu nedenle mezarlığımızda bulunan Osmanlı dönemi Erkek mezar taşları içinde deniz erleri olan Levendlerin ve Azeplerin olması gayet normaldir. Araştırmalarımızda Makdem serpuş adını verdiğimiz ve denizcilerin ve deniz askerlerinin giydiği başlıklara sahip 10 adet mezar taşı bulduk. Araştırmalarımız sırasında yine Osmanlının belkemiği olan Yeniçeri ordusunun önemli bölüklerinden Serdengeçti, Başçavuş ve Yaya ortalarına rastladık.
Denizcilerin giydiği Makdem serpuşlarda bulunan gül remizleri, sarığın sarılış biçimi ve taşlara hakk ediliş şekilleri yüksek bir sanatın izlerini taşımaktadır. Genellikle 17. Ve 18.yüzyıllara ait olan bu deniz erlerinin kendilerine ait olan mezarlıklara gömüldüklerini ve sonradan buraya getirildiklerini biliyoruz. Kuşadası yerlilerinin evlerindeki serpuşların çoğunluğunun da makdem serpuşlu olması kuvvetle muhtemeldir. Yeniçeri ordusunun en gözde birliklerinden biri olan ve bugünkü özel kuvvetler-Bordo bereliler-in atası olan Serdengeçti taşlarından ise mezarlığımızda 3 adet vardır. Bunlardan biri 1811 defin tarihli cebeci Köse Hacı Ali, diğeri 1870 defin tarihli Topçu başı el-hac Süleyman ve en sonuncusu da veba hastalığından ölen 1814 defin tarihli babası debbağ olan Seyyid hacı Mustafa’dır. Kitabelerinin aşırı tahrip olmasından dolayı okuyamadığımız ancak üzerlerinde remizlerden-bölük işaretleri-birliklerini tespit ettiğimiz iki adet daha yeniçeri mezar taşlarımız daha vardır. Bunlardan biri 5. Ağa bölüğünün mensuplarından bir Başçavuş, diğeri ise 34. Cemaat ortası yaya birliğinden bir lojistik destek askeridir. Her ikisinde de bölük remizleri taşların etek kısımlarına çok bariz bir şekilde hakk edilmişlerdir.
-

Azep
-

Serdengeçti Mustafa
-

Denizci başlıkları
-

Serdengeçti