KÜÇÜKADA KALESİ KENTİN TARİHİ HAFIZA MEKANIDIR.
“ Hafıza Mekanları” bir kentin veya toplumun kültürel kodlarının yaşatıldığı, aidiyet kimliklerinin oluştuğu, toplumu meydan getiren bireylerin kolektif yaşama biçimlerine alıştığı gibi çok sayıda özellikleri olan yerlerdir. Kuşadası toplumsal hafızasının oluştuğu en eski tarihi merkezlerden biri de halk arasında Küçük ada kalesi olarak bilinen ve resmi kayıtlarda Güvercinada kalesi diye bilinen adacık üzerine kurulu kaledir.
Küçük ada kalesi 1611-1618 yıllarında sultan 1. Ahmet Han’dan aldığı fermanla yeni bir kent kurmak için cami merkezli, kervansaray, Osmanlı çarşısı, darüşşifa, darülkurra, su yolları, medreseler ve adacık üzerinde gözetleme kulesi inşa ettiren Kaptanpaşa eyaleti valisi (beylerbeyi) ve kaptan-derya Öküz Mehmet Paşa’nın iskan faaliyetleri ile başlamıştır. 1533 de Kaptanpaşa eyaletinin ilk genel valisi olan Hızır Hayreddin Paşa’nın inşa ettirdiği gözetleme kulesini büyütüp genişleten, deniz tarafı hariç üç yönden bu adacığı surlarla çevirtip kaleye dönüştüren vezir Mehmet Paşa, sadrazamlığa terfi edince şehrin kurulmasını neredeyse tamamlamıştır.
Uzun asırlardır Kuşadası kentini savunan kale vazifesini icra eden ve kayalıklar üzerinde kurulu olan Küçük ada kalesini ziyaret eden ünlü seyyah Evliya Çelebi adacık ve kale hakkında güzel şeyler yazmıştır. Evliya Çelebi kalenin limana hakim bir konuma kurulduğunu, her yıl yüz binlerce kuşun bu adacıkta kışı geçirdiğini ve Cezayir tarzı giyimli, çakmaklı tüfekleri olan yeniçerilerin bu kalede görevli olduklarını yazar. Her gün Kurşunlu handan törenle çıkan 10 yeniçeri kayıkla Küçük ada kalesine gelir ve bir gün kalede nöbet tutan diğer 10 yeniçeriyle yer değiştirirdi. Kentin iki kalesi arasında yapılan bu güzel tören kent sakinleri, iskeledeki gemilerde görev yapan liman çalışanları ve kente gelip mal alan Avrupalı turistler tarafından büyük bir ilgiyle izlenirdi.
Osmanlı kaleleri kuruldukları kentlerin savunma birimleridir. Sahil kentlerinde kurulmuş olan kaleler ise ayni zamanda kentlerin gözü ve gözetleme kulesidirler. Silindir şeklindeki uzun burçlarıyla gelişen top teknolojine karşı savunmaları güçlendirilmiş ve önündeki su hendekleriyle zapt edilmeleri oldukça zordur. Uzun süreli kuşatmalara karşı deniz tarafına yakın bir küçük huruç (kaçış) kapısı vardır ve gece gizlice bu kapıyı açarak erzak ve cephane takviye ederlerdi. Kalede bir kale komutanı (dizdar), bir kahya, yeteri kadar mustahfız askeri, , leventler, bir topçu birliği, balyemez topları ve 40 adet çakmaklı tüfekli yeniçeri askeri bulunurdu. Şehrin önemli evrakları, ulufe dağıtımında kullanılan akçalı haznesi, vergi tahsilinden elde edilen keselerle dolu kasalar ve küçük bir hapishane kalede muhafaza edilirdi.
18. ve 19. yüzyıllarda Küçük ada kalesi ayni zamanda büyük bir hapishane olarak kullanılmıştır. Kalenin deniz ortasında olması ve kara bağlantısının olmaması nedeniyle çeşitli cezalara çarptırılan mahkumlar cezalarını “ kalebend “ olarak burada çekerlerdi. 1821 Mora isyanı sırasında Sisam adasından gelen Rum eşkıyalar tarafından oldukça tahrip edilen kale, 1829 yılında Kuşadası muhafızı İlyaszade İlyas ağa tarafından tamir ettirilmiş, deniz tarafında olmayan sur eklenmiş ve bugünkü haline almıştır. İtalyan işgali sırasında İtalyan askerleri tarafından yağmalanmış, el yazması kitapları çalınmış , kale dizdarına ait Osmanlı dönemi antika eşyalarına el konulmuş ve kalenin bir bölümü de İtalyan askeri mezarlığı olarak kullanılmıştır.
Kuşadası kentinin ana hafıza mekanlarından biri olan Küçük ada kalesi kentimizin Osmanlı döneminden kalan iki mücevherinden biridir.17. yüzyıl savunma amaçlı topçu kalelerinden biri olan Küçük ada kalesi maalesef bugün tarihi ile hiç alakası olmayan bir teşhir ve tefrişata maruz kalmış, ecdadımızın bize bıraktığı emanet tarih bilmez, Türk kültürünü tanımayan ve ufku olmayan idarecilerin eline bırakılmıştır. Bu ayıpta turizm geliri uğruma tarihine sahip çıkmayan Kuşadası sakinlerinindir.