Ermeni Cemaati
KUŞADASI ERMENİ MİLLETİ

Ermeniler; Osmanlı İmparatorluğu’nda genellikle ticaret ve sanatla uğraştılar. Dini konularda Babı Ali'ye karşı sorumlu olan patrike bağlıydılar. Ermeniler devlet hizmetlerinin her kademesinde görev almaktaydılar ve Osmanlı onlara çok güvendiği için “ millet-i sadıka “ adını vermişti. Osmanlı idaresine girdikleri andan itibaren her türlü mal ve can emniyeti Türk idaresinin teminatı altındaydı. Özel mahallelerde otururlar, kiliselerinde dini ibadetlerini yaparlardı ve iç işlerinde serbesttiler. 19 yüzyılın sonlarında yabancı yazarlara göre Osmanlı İmparatorluğunda 1.300.000 - 1.500.000 Ermeni yaşamaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu kaynaklarına göre “ 1.160.000 “ Ermeni yaşamaktaydı. Ermeniler İzmir ve çevresinde yaşarken Kuşadası’nın ticaret merkezi olma yolunda ilerlemesiyle bir kısmı kentimize göçüp yerleştiler. Yıllar içinde Karşıyaka, Ödemiş ve Bergama’dan da birçok Ermeni aile Kuşadası’na geldi. 1914 yılının nüfus kayıtlarına göre Aydın vilayetinde toplam 21.000 kişi yaşıyor bunun 11.000’i İzmir vilayetinde bulunuyor ve sadece 200 civarında Kuşadası’nda Ermeni milleti vardı.
Ermeniler genellikle sanatkâr, mimar, kalfa ve küçük sanat sahibi olduklarından, kolayca şehirlere yerleşebilmiş ve kısa sürede Müslümanların sevgisini kazanmayı başarmışlardır. Ermeniler, çalışkanlıkları ve sadakatleri sayesinde kendilerini devletin üst makamlarına da sevdirmeyi başardılar ve onların desteğini kazandılar. Osmanlı idaresi altındaki Ermeniler kırsal alanlarda ziraat, çiftçilik ve zanaatla meşgul olmuşlardır. Şehirlerde yaşayanlar ise “ ticaret, kuyumculuk, bankerlik, ithalat ve ihracat “ gibi daha fazla kazanç sağlayan işlerle uğraşmışlardır. Ermenilerden; “Kuyumcuyan , Kitapcıyan, Bilezikciyan, Ketenciyan vb. “ gibi isimlerin yaygınlığı onların daha çok şehirli olup, ticarete ve zanaata dair işlerle meşgul olduklarını göstermesi bakımından önemlidir.
16. yüzyılın ortalarında İran şahı Abbas tarafında başlatılan ve Osmanlı ipek ticaretini baltalamak olan siyasi hareket, 17. yüzyılın sonlarına doğru da Kuşadası’na ulaşmıştır. Osmanlı ekonomisinin önemli bir ticaret aracı olan gümüş, İran ipeğinin Erzurum, Halep ve İzmir çarşılarında Avrupalı tüccarlara satılıp yerine gümüş alınıp İran’a götürülmek suretiyle değeri düşürülmüştür. Kuşadası’na yerleşen az sayıda Ermeniler, bu ticarette “ Eramine-i Acem “ adı verilen İran Ermeni tüccarlarla işbirliği yapmışlardır. Kuşadası’nda Kurşunlu han civarındaki hanlardan birinde İran Ermenilerin uzun süreli kaldıkları “ Acem hanı “ olmalıdır. İran’dan İzmir’e getirilen ve İzmir Gümrüğünde çözülmesi gereken İran ipeği, sof ve diğer mallar bir kaçakçılık limanı olan Kuşadası’nda daha az vergi ödemek için getiriliyordu. Diğer taraftan Avrupalı gemiler, İzmir Liman mukataası ücretlerinin fazla olması ve Kuşadası limanı ücretlerini düşük olması nedeniyle Kuşadası’na geliyorlar, daha az vergi ödüyorlar ve hatta kaçak yollarla gemilere iskeleden mal yüklüyorlardı. Bu mallardan biri de İran İpeğiydi.
Sur dışında boyalık mevki ile Kilise dağı arasında yaşayan Kuşadası Ermenileri, 1915/16 yıllarında doğu’da başlayan Ermeni ihaneti ve soykırımı yüzünden Osmanlı devletinin tehcir kararı üzerine Kuşadası’ndan ayrıldılar. Zaten daha öncesi bir kısım Kuşadası Ermenileri İstanbul ve İzmir’e göç etmişlerdi. Cumhuriyetin kurulmasından sonra Ermenilerin büyük bir kısmı yurt dışına göç etti ve kalan Türk vatandaşı olan Ermeniler ise İstanbul’da toplandılar.
Kaynakça :
1-Garbis Çarkçıyan, Türk Devlet Hizmetinde Ermeniler, Kesit Yayınları, İstanbul 2006, s 19
2- Cahit Telci-İrfan Kokdaş, Anadolu’da Eramine-i Acemi Haritalandırmak, Yollar, Hanlar, Mallar ve Gümüş, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi, İzmir 2022, Cilt 37 sayı 2, s 695